Aile konutu  eşlerin bütün yaşam faaliyetlerini gerçekleştirdiği, yaşantısına buna göre yön verdiği, acı ve tatlı günleri içinde yaşadığı, anılarla dolu bir alan olması  nedeniyle Türk Medeni Kanunu’nda aile konutuna ayrı bir önem atfedilmektedir. Bu kapsamda 4721 sayılı Türk Medeni Kanun’unun ”Eşlerin Hukuki İşlemleri” başlıklı 193.maddesinde  kabul edilen hukukî işlemlerde eşlerin serbestliği ilkesine bir istisna getirilerek Türk Medeni Kanun’unun 194.maddesi ile aile konutuyla ilgili kira sözleşmesinin feshini, aile konutunun başkalarına devrini ya da konut üzerindeki hakları ve buna benzer diğer hukukî işlemlerle tamamen ya da kısmen sınırlanmasını diğer eşin açık rızasına bağlamıştır.  Türk Medeni Kanun’unun 194.maddesi ile eşlerin aile konutu ile ilgili bazı hukuksal işlemlerinin diğer eşin rızasına bağlı olduğu kuralı getirilerek eşlerin hukuki işlem özgürlüğü, “aile birliğinin korunması” amacıyla sınırlandırılmıştır.

                Tapu Sicili Tüzüğünün ”Tasarruf hakkını yasaklayan şerhler için aranacak belgeler” başlıklı 49.maddesinin C bendine göre  aile konutu şerhi için merkezi nüfus idaresi sisteminden veya nüfus müdürlüğünden alınan yerleşim yeri belgesi ile medeni hâli gösterir nüfus kayıt örneği şerhin konulması için gereklidir. Bu kapsamda aile konutu şerhi, malik olmayan eş tarafından gayrimenkulün aile konutu olduğu gösteren bir belge (muhtardan ya da apartman yönetiminden temin edilebilir) ve evlilik cüzdanı ile taşınmazın bulunduğu yerdeki  Tapu ve Kadastro Müdürlüğüne yapılacak başvuru ile konulabilir. Tapuya işlenen ”Aile Konutudur” şerhi, malik olan eşe bildirilmektedir.

AİLE KONUTU ŞERHİNİN ETKİSİ NEDİR?

                4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu 194.madde uyarınca aile konutu şerhi, eşlerden birinin aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshetmesini,  diğer eşin rızası olmadan aile konutunu devretmesini ya da aile konutu üstünde kısıtlayıcı hak tesis etmesine engel olur. Buna göre, eşlerden biri diğer eşin “açık rızası bulunmadıkça” aile konutu ile ilgili kira sözleşmesini feshedemez, aile konutunu devredemez ve aile konutu üzerindeki hakları sınırlayamaz. Bu cümleden hareketle, aile konutunun maliki olan eş, aile konutundaki yaşantıyı güçlüğe sokacak biçimde, örneğin aile konutunun ipotek edilmesi gibi “tek başına” bir ayni hakla sınırlandıramaz. Bu sınırlandırma “ancak diğer eşin açık rızası alınarak” yapılabilir. Ayrıca 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu 194.madde ile aile konutu şerhi ”konulmuş olmasa da” eşlerin birlikte yaşadıkları aile konutu üzerindeki fiil ehliyetleri sınırlandırılmıştır. Sınırlandırma, aile konutu şerhi konulduğu için değil, zaten var olduğu için getirilmiştir. Bu sebeple tapuya aile konutu şerhi verilmese bile o konut aile konutu özelliğini taşır. Diğer bir deyişle şerh konulduğu için aile konutu olmamakta, aksine aile konutu olduğu için şerh konulabilmektedir. Bu nedenle aile konutu şerhi konulduğunda, konulan şerh ”kurucu” değil ”açıklayıcı” şerh özelliğini taşımaktadır.

                Görüldüğü üzere aile konutu şerhi, malik olmayan eşleri aile konutu üzerinde söz sahibi kılması ve eşlerinin ailenin geleceğine zarar verici tasarruflarda bulunmasını önlemesi, kolaylıkla konulabilmesi ve şerhin kaldırılmasının sıkı şartlara bağlanmış olması bakımından çok önemli bir düzenlemedir. Bu şerhin konulma amacı malik olan eşin diğerinden habersiz aile konutunu satmasını önlemektir. Bu kadar önemli olduğu açık olan bir malvarlığıyla ilgili olarak, eşlerin tek başlarına hukukî işlem yapması diğer eşin önemli yararlarını zedeler.  Bu kapsamda aile konutunun diğer eşin açık rızası olmadan satışı yapılamayacağı gibi, herhangi bir sebeple satış yapılsa da geçersiz olur. Bu bakımdan bu şerh özellikle ekonomik açıdan dezavantajlı eşleri aile konutu üzerinde ciddi anlamda söz sahibi yapmıştır.